Omurga Tümörleri

Omurgada Tümör

Tümörler tüm vücutta oluşabilirler, omurgada da ve özellikle spinal kanalda da. Tümör tanısı hemen kanser demek değildir. Biz tüm kitlelere ve yumrulara önce tümör deriz – ardından iyi huylu tümör (meninjiyom, nörinom), kötü huylu tümör ve metastaz ayrımı yapılır. Bireysel ve çok ayrıntılı bir muayenede hangi türün mevcut olduğunu belirler ve sonra ilgili tedavi adımlarını başlatırız. Omurgada bulunan bir tümör anatomik konumuna göre, omurilik zarı dışında (yüzde 90), omurilik zarı içerisinde veya omurilik dışında (yüzde 9) olarak sınıflandırılır. Çok nadiren yüzde 1 ile doğrudan omurilik içinde bulunan tümörler gözlemlenir.

Kemik Metastazları Erkeklerde Kadınlardan Daha Sık Görülür

Omurga iskelet metastazlarının en sık görülen vücut bölgesidir. Omurga metastazları anatomik olarak şöyle bir dağılım gösterirler: Göğüs omurgası (%70), bel omurgası (%20), boyun omurgası (%10). Birincil omurga tümörleri çok nadir görülürler – iskeletteki birincil tümörlerin sadece yaklaşık yüzde 5’i omurgada bulunur. Omurgada kötü huylu metastazların çoğu (başka vücut bölgelerinden gelip yerleşen tümörler) göğüs kanseri (meme-karsinomu), prostat kanseri (prostat karsinomu), akciğer kanseri (Bronşiyal karsinomu), böbrek kanseri veya lenf bezi kanseri (lenfoma) metastazlarıdır. Kemiklerde metastaz oluşumu maalesef çok sık görülür. Karaciğer ve akciğerden sonra kemikler en sık karşılaşan üçüncü metastaz konumudur. Kemik metastazların üçte ikisi omurgada bulunur. Erkeklerde kemik metastazları kadınlardan daha sık karşılaşılır: Erkeklerin kadınlara oranı 6:4’tür. Artan yaşla birlikte kemik metastazları daha sık görülür.

Nedenleri - Kanser Hücreleri Vücutta Gezinirler

Metastazlar omurgada nasıl oluşurlar? Nedenleri nedir? Bunlar doğrudan omurgada mı oluşurlar? Şimdi kanser olgusunu anlamak için hücreler kanser olduklarında neler olduğunu anlamak lazım.

Vücut birçok farklı hücre türünden oluşur. Normalde hücreler sadece gerekli olduğunda büyürler veya bölünürler. Hücrelerin kendilerini yenilemesi bir düzen içinde yürür ve vücudun sağlıklı kalmasını sağlar.

Yeni hücrelere gerek olmadığı halde hücre bölünmesi meydana gelirse, fazla yeni doku oluşumu ile karşı karşıya kalırız. Doku fazlası ur oluşturur, bunlar tümör deriz. Bu oluşan fazla doku iyi huylu veya kötü huylu olabilir.

Kötü huylu tümör (karsinom) kanser demektir! Sıklıkla kanser hücrelerinin kötü huylu tümörden ayrıldıkları ve damar yollarına veya lenfatik sistemi girdikleri gözlemlenir. Bu şekilde kanser hücreleri asıl tümörden (birincil tümör) dağılırlar ve başka organlarda yeni tümörler oluştururlar. Yani tümörü terk ederler ve büyümek için yeni bir yer buluna kadar vücutta gezinirler. Bu kolonilere metastaz denir ve kanserin en büyük tehlikesini oluştururlar. Kanserin kolonileri asıl tümörden farklılık gösterirler. Bu da tedaviyi oldukça zorlaştırır. Kanser hastalarının yaklaşık %90 ölüm sebebi metastazlardır.

Eğer doktorlar yeni kolonilerin oluşmasını önleyebilselerdi, kanser de tüm korkunçluğunu kaybederdi. Ancak basit bir çözüm bulunamayacağı benziyor. Çünkü şimdiye kadar tüm araştırmalar metastazların oluşumunun çok karmaşık ve çok yüzlü olduğunu gösteriyor.

İyi Huylu Bir Tümör De Ağrı ve Nörolojik Bozukluklar Yaratabilir

Maalesef bir omurga tümörünü tanıyabileceğimiz klasik spesifik belirtiler yoktur. İyi veya kötü huylu olmasından bağımsız olarak, oluşan urlar çoğu zaman sinir liflerinin yerini daraltır ve bunlara baskı uygularlar. İyi huylu tümörler çoğu zaman yavaş büyürler ve çoğunlukla bir muayene kapsamında tesadüfen tespit edilirler. İyi huylu tümörler de yapıları tahrip edebilirler ve şu belirtileri gösterebilirler: Kemik zarında ağrılar, yerel baskı veya vurma acısı, istirahat halinde ağrılar, sürekli ağrılar, omurgada ağrılı hareket kısıtlanması, nörolojik bozukluklar bunlar idrar veya gayda tutma bozukluklarına kadar artabilirler, omurga instabilitesi. Tümörün yer talebine bağlı belirtilerin yanı sıra kötü huylu tümörlerde ek belirtiler görülebilir: ateşlenme, lenf düğümü büyümesi, kilo kaybı, gece terlemesi, halsizlik. Genel olarak şunlar bilinmesi gerekir: Belirtiler tümörün türüne ve hastalığın evresine bağlıdır. Her halükârda şunlar geçerlidir: Omurgada ortaya çıkan ve bir hafta içinde spontane bir iyileşme göstermeyen ağrılar uzman hekime gösterilmelidir – ne de olmasa ağrılar hastaların yüzde 95’inde en sık görülen semptomdur. Motor hareketlerinde ve otonom işlev kısıtlanmaları (hastaların yüzde 85’inde görülür) en sık görülen ikinci belirtidir.

Tanı - Tümör Bu Şekilde Sınıflandırılır

Uluslararası standardize edilmiş bir sistem, (TNM) sınıflandırma sistemi tümörün büyüklüğünün, lenf düğümlerine sıçramasının ve olası metastazların kesin sınıflandırmasını sağlar. Bu sınıflandırma en iyi ve başarılı tedavi stratejisinin anahtarıdır.

Ayrıntılı tanı işlemi anamnez (hasta-hekim görüşmesi) ve nörolojik muayene ile başlar. Bundan sonra ultrason, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans tomografisi (MR) ve nükleer tıp muayene yöntemleri uygulanır. Miyelografi, anjiyografi, biyopsi (doku örneği alınması) ve laboratuvar muayeneleri önemli tanı işlemleridir, bunlar sayesinde bireysel tedavi yöntemleri başlatılır ve en yüksek tedavi kalitesi sağlanır. Kan sayımları bu esnada tanı işleminde sadece istisnai durumlarda faydalı olur ve özellikle başka hastalıkları dışlamak veya sonraki kontrol muayenelerinde olası tekrarlamaları tespit etmek için kullanılırlar.

Omurga tümörlerinde diferansiyel tanı özellikle omur kırığı mevcut ise çok zordur. Bu kırıklara enfeksiyonlar, travmatik veya farklı hastalıklar ve ardından nükseden kemik yoğunluğunun azalması (osteopeni) neden olmuş olabilir. Bunun dışında tümörün oluşum yeri ve iyi veya kötü huyluluğuna ilişkin görsel taramalar çoğu zaman çok sınırlı bilgi verirler. Bu nedenle şüphelenilmesi durumunda, devamındaki tedaviyi belirlemek için her zaman tümörden doku örneği alınması gereklidir.

Tedavi Tümörün Türüne, Konumuna ve Büyüklüğüne Bağlıdır

Tümörlerde Konservatif Tıp Terapilerinin uygulanması çok sınırlı derecede makul görülür. Burada hastanın genel sağlık durumu, yaşı, tümör türü ve tümör büyüklüğü büyük rol oynarlar. İleri yaştaki kişilerde ve şikâyetlere yol açmayan küçük tümörlerde beklenebilir. Tümör büyümesi düzenli süreç kontrolleri ile değerlendirilir ve ameliyatın ne zaman gerekli olduğuna karar verilebilir.

Ancak toplamda iyi huylu omurga tümörleri de alınmalıdır, çünkü tümörün yer talebi komşu bölgeleri olumsuz etkiler ve sinirleri veya başka hassas yapıları sıkıştırabilir. Tümörlerde net sınırlandırılabilen bir hastalık tablosu bulunmadığı için genel olarak farklı uzmanlık alanlarına sahip hekimler disiplinler arası ortak çalışma yürütürler. Tümörün türüne, konumuna ve büyüklüğüne göre farklı ameliyat tekniklerinin uygulanması gerekir.

Hassas omurilik ve spinal sinirlerine sahip omurga anatomisi tümörün radikal alınma işlemini kısıtlar. Tümör kötü bir yere yerleşmişse sadece kısmen alınabilir. Ancak ameliyat tümör kütlesi küçültüldüğü için hastaların yaşam kalitesini genel olarak iyileştirir.

İyi huylu tümörler mikro cerrahi tekniği ile çoğu zaman tamamen alınabilirler, özellikle de erken teşhis edildiklerinde. Omur eklemlerini tahrip etmiş ise spondilodez gibi başka teknikler de kullanılır, bunlarla omurganın stabilitesi sağlanır. Bu esnada vidalardan ve çubuklardan oluşan bir spinal sabitleme sistemi oluşturulur. Son yıllarda daha az zarar veren (“perkutan”) arkadan müdahale teknikleri geliştirildi, böylece tümöre bağlı oluşan stabilite bozuklukları hızlı iyileştirilebilir ve hastalar daha hızlı ayağa kalkarlar. Ayrıca omur gövdesinin çıkartılması ve yerine titanyumdan “yapay omur gövdesi” yerleştirilmesi gerekirse, bunun için çok modern, torakoskopi ve karından laparoskopi ile ameliyat teknikleri mevcuttur. Bu ameliyattan sonra oluşan şikâyetleri azaltır ve güncel hayata hızlı geri dönülmesini sağlar.

Arka omurga bölümlerindeki iyi huylu tümörlerin sadece kısmen ameliyat ile çıkartılması gerekirken (örn. osteoblastom), birden fazla omur gövdesine sıçramış metastazlarda çoğu zaman ameliyattan sonra ışın tedavisi veya kemoterapi uygulanması gerekir. Her tümör tedavisinin amacı yaşam kalitesinin arttırılmasıdır, yani hareket kabiliyetinin kaybedilmemesinin sağlanması, ağırların hafifletilmesi ve nörolojik kayıpların önlenmesidir, ancak tüm işlemler esnasında hastalığım toplam süreci gözden kaçırılmaması gerekir.

İyileşme Öngörüsü - Devamlı Kontroller Kesinlikle Gereklidir

Önceleri yarıyıllık, daha sonra yıllık aralarla düzenli kontrol muayeneleri düzenlemek kalıcılığı sağlar ve hastanın iyileşme olasılığını arttırır ve tümör yeniden nüksettiğinde hızlıca müdahale etme olanağı tanır.

İyi huylu tümörlerde erken teşhis konması ve ardından hızlıca ameliyat edilmesi durumunda iyileşme öngörüsü oldukça olumudur, hastanın iyileşmesi büyük bir olasılıktır ve yaşam süresi beklentileri normaldir.

Omurgada metastazlarda veya kötü huylu tümörlerde iyileşme öngörüsü başlıca birçok faktöre bağlıdır – hastanın yaşı, genel sağlık durumu, metastazların sayısı ve konumu ve malignite derecesi.

Avicenna Klinik Size Yardım Etmekten Mutluluk Duyar

2001 yılından bu yana Avicenna Kliniği Berlin merkezde bulunmaktadır. Hekimlerimizin her biri kendi branşında (nöroloji cerrahisi, omurga cerrahisi, anestezi, ortopedi) en az 25 yıllık uluslararası tecrübeye sahiptirler.

Şiddetli sırt ağrıları çekiyorsanız, omurga fıtığınız varsa veya bundan şüpheleniyorsanız ve kliniğimize başvurmak istiyorsanız, aşağıda belirtilen iletişim kanallarını kullanınız:

Avicenna Klinik
Paulsborner Str. 2
10709 Berlin

Telefon: +49 30 236 08 30
Faks: +49 30 236 08 33 11
E-posta: info@avicenna-klinik.de